2001 yılında Zafer Karoğlu ve Esen Akyar tarafından kurulan Iglo Architects, farklı sektörlerden gelen müşterileri için Türkiye’deki birçok şehirde ve yurt dışında mimari tasarım, proje ve uygulama alanlarında hizmet veriyor. Mimarlık alanında işlevsel tasarımlar ve uygun maliyetli çözümler üreten Iglo Architects, kullanıcılara yepyeni bir tasarım süreci yaşatıyor; müşteri memnuniyetinden ve özenli bir ekip çalışmasından ödün vermeyerek yoluna devam ediyor. Aşağıda sizlere, gerçekleştirdiği projeler ile bugüne kadar pek çok ödüle de layık görülen Iglo Architects’in kurucularından Zafer Karoğlu ile yaptığımız keyifli sohbeti sunuyoruz.
Mimarlık serüveni sizin için nasıl başladı?
Tüm aile bireylerinin makina mühendisi olduğu yakın aile dostlarımız vardı. Onlara çok özeniyordum. Lise yıllarım boyunca makina mühendisi olmak istedim. Mesleği tanımadığım için de tekne, araba tasarlayacağımı zannediyordum. Aynı mesleğe sahip bu ailenin babadan çocuğa tümü Kabataş Lisesi mezunuydu ve ben de orada okuyordum. Dolayısıyla yakın takiplerindeydim. Okulun aynı zamanda karikatüristi olduğumu ve iyi çizim yaptığımı da biliyorlardı. “Sen mühendis olursun, isteklisin; ama mimar olmalısın, yeteneklisin” diye sürekli beni etkilemeye çalışıyorlardı. Üniversite sınavı öncesinde de tercihime mimarlık yazmam için çok ısrarcı oldular. Baskıya dayanamayıp bir tane mimarlık bölümü yazıp geçtim. Boğaziçi Üniversitesi ya da İstanbul Teknik Üniversitesi Makina Mühendisliği bölümünü beklerken Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nü kazandığımı öğrendim. Müthiş şok, üzüntü ve sebep olanlara kızgınlık derken kayıt yaptırmayıp seneye tekrar sınava girme karar aldım. Yine aynı aile, “bir iki hafta okula git ve gör, sonra bırakırsın” diye ikna ettiler ve kaydımı yaptırdım. Daha okulun ilk haftasında bu işin bana en uygun meslek olduğunu anladım. O günden beridir de o insanlara minnettarım.
Özetle benim mimarlık serüvenim tam bir direkten dönme hikayesidir.
Türkiye’de mimarlığın gelişimini ve bugün geldiği noktayı nasıl değerlendirirsiniz? Gündemin şekillendirdiği mimarlık eğilimleri neler?
Genel bir bakışla Türklerin bireysel olarak dünyada pek çok konuda başarılı olabildiğini görüyoruz. Ama toplum olarak aynı başarıyı gösteremiyoruz. Ülkemizde yetişmiş çok nitelikli mimarlar olsa da, Türk mimarlığı diye bir stilin oluşamadığını düşünmüyorum. Bireysel başarılar bütünü etkileyemiyor. Bir toplumun kültürü mimarlığı oluşturur, sadece mimarlar değil. Zira mimarlar da o toplumun parçasıdır ve bu organizmadan beslenir.
Vizyon sahibi yatırımcılar ve iyi mimarlar karşılaştığında çok nitelikli işler elde edilebilse de, genel anlayış olan rant odaklı bakış iyi mimarinin en büyük engeli. Toplum seviyeli mimariyi talep etmezse mimar da kendini geliştiremez. Mimar seçilirken mimarisinin seviyesi yerine mensup olduğu topluluklara, ilişkilerine göre seçim yapıldıkça da sonuç pek değişemez. Sayıları gittikçe artan ve kaliteyi hızla düşüren özel okullar ve eğitim seviyesine müdahale edilemezse de çıkış yolları iyice tıkanacaktır.
Gündem modayı takip ediyor, genel geçer beğenilere sahip. Mimarlar da bu ateşe odun attıkça Türk mimarisinin geleceğinden fazla umutlanamayız.
ICI Fabrika ve Yönetim Binası
Mimari çizginizi, işlerinizi tanımlayan en iyi sözcükler/cümle ne?
“Muhakkak daha iyisi vardır” arayışı ve “Çözüm, sorunun içinde” anlayışı bizi iyi tanımlayan ifadelerdir.
Şu an üzerinde çalıştığınız proje/projeler ile ilgili bilgi verebilir misiniz?
Üzerinde uzun bir süredir çalıştığımız Ömerli’deki 82.000 m2 arazide 150 villalık konut projesi, 43.000 m2 inşası tamamlanan Dilovası’ndaki araç lojistik binasının 145.000 m2 ikinci etabının projelendirilmesi ve Gebze’deki 18.500 m2 robot fabrikası projeleri süren işlerimiz. 65.000 m2 İzmir Aliağa’da Kanada firmasına yapılan lojistik ve yönetim binası ile Kağıthane’de 70 dairelik lüks konut projesinin de inşaatları başlatıldı. Bunların yanı sıra biri zincir marka olmak üzere üç adet restoran projesi yapılıyor. Farklı bir konu olarak da 23 metrelik bir motor yatın iç mimarisi ve gövde modifikasyonlarının projelendirilmesi işiyle meşgulüz.
Projelerinizde yüzey tasarımında ne tür malzemeleri kullanmayı tercih ediyorsunuz?
Genelde yapılarda uzun vadeli bakım gerektirmeyen ve dirençli malzemeler kullanıyoruz. Işık gölge oyunlarına fırsat veren üç boyutlu dinamik dokular elde etmeyi seviyoruz. Cam, metal, ahşap ve taş malzemeler öncelikli tercihlerimiz oluyorlar.
Gezip gördüğünüz yerler içerisinde sizi yüzey tasarımıyla en çok etkileyen mekan hangisi oldu?
Klasik olacak ama Mies Van Der Rohe’nin Barcelona Pavyonu’ndaki mermer duvar tasarımı beni her zaman etkilemiştir. Bir de Venedik’teki Burano adasının rengarek ve mütevazi evlerinin bir arada oluşturduğu mahalle siluetlerinin de görülmeye değer bir etki olduğunu düşünüyorum.
Duvarda kullanılan malzemelerin mekanın bütününe nasıl bir etkisi olduğunu düşünüyorsunuz?
Mekan; duvar, zemin ve tavandan oluşur.
Dokusu, malzemesi, rengi ve düzenlemesiyle birlikte duvarlar göz hizasında oluşları sebebiyle mekan algımızda başrolde yer alırlar.
Parsan Sanayi Kampüsü
Projelerinizde mimarlığa bakış açınızla müşterilerinizin kişisel ihtiyaçlarını, taleplerini ve yaşam biçimlerini nasıl bir araya getiriyorsunuz?
Kullanıcının taleplerini çok ciddiye alırız. Önceliklerine ve yaşam biçimine değer veririz. İstek ve beklentilerini anlamaya çalışıp bir üst noktaya çekmeye gayret gösteririz. Mimariye yaklaşımımız içinde de mutlaka bir orta yol buluruz. Temel prensip; müşteri tatmin ve mutlu olacak , biz de yaptığımıza inanacak ve seveceğiz.
Küresel çerçevede yaşanan sorunlar ve değişimler (mülteci sorunu, küresel ısınma, yeni teknolojiler, vb.) ekseninde mimarlığın nasıl bir evrim geçireceğini tahmin ediyorsunuz?
Kendine yetebilmek bence çok önemli. Doğal kaynakları tüketmeyen, kirletmeyen, sürdürülebilir, dönüşebilen çözümler üzerine çok düşünülmeli. Az alan işgal eden, fonksiyon ve biçim değiştirebilen mobil üniteler geleceğin baş aktörleri olabilir. Bir de yerel malzemelerin kullanımı önemli. Mesela Afrika’da toprak, Uzakdoğu’ da bambu, kutupta kar gibi ulaşılabilir olandan faydalanılarak yerel, özgün ve fonksiyonel çözümler geliştirilebilir.
Mimarlık dışında da kendinizi çok iyi ifade ettiğinizi düşündüğünüz ilgi alanlarınız var mı?
Gençlik yıllarımda genelde doğa sporları içinde oldum. Dağcılık, kampçılık, dağ bisikleti gibi sporlar, ileri yaşlarda imkanlar da elverdikçe off-road gibi alanlara kaydı. Ama bunlar hep doğa içinde olmanın biçimleri oldu benim için. Zor koşullar ile kısıtlı imkanlarla mücadele etmek fikri hep beni çekti. Doğayla kurduğum bu bağ; evrenin işleyişini, kendimi , varoluşun anlamını keşfetmekte rehber edindiğim büyülü bir ilişki oldu. Mimarime de, ilişkilerime de olgunluk ve derinlik getiren keşiflerle dolu bu alan, kendimi kendime en iyi ifade edebildiğim alan diyebilirim.
Anatolia Tiles
Iglo Architects
http://www.iglo.com.tr
Funda Sokak No:7 1. Levent İstanbul
+90 212 281 98 48 | info@iglo.com.tr
YORUM YOK