MArS Architects’in kurucu ortağı Cem Yücel ile mimarlık üzerine bir söyleşi yaptık. Mimarlığı çözümden değil, problemden yola çıkan bir düşünce sahası olarak gören Yücel, tasarımı bir bütün olarak ele alıyor ve yapıda kullanılan tüm malzemelerin birbirleriyle diyalog içerisinde olması gerektiğini vurguluyor. Birçok konut, ofis ve eğlence sektörü yapısına tasarımlarıyla hayat veren Cem Yücel, 1984’ten beri kendi ofisinde ortaklık yapıyor.
- Mimarlık serüveni sizin için nasıl başladı?
Anne ve babanın da mimar olduğu bir aileden geliyorum. Dolayısıyla mimarlık biraz doğal bir biçimde başladı. Aslında meslek seçme döneminde belki de biraz ergen tepkisi olarak başka alanlara ilgim vardı ama Galatasaray Lisesi 12. Sınıfta yaptığımız bir Sanat Tarihi gezisi beni mimarlık mesleğine kesin olarak yöneltti.
- Türkiye’de mimarlığın gelişimini ve bugün geldiği noktayı nasıl değerlendirirsiniz? Gündemin şekillendirdiği mimarlık eğilimleri neler?
Türkiye’nin hem tarihsel hem de modern dönemde çok yaratıcı ve ve zaman zaman özgün bir mimarlık kültürü olduğunu düşünmekle birlikte günümüzde biraz trendlerin esiri olmaya başladığımızı düşünüyorum. Zanaatler ve ustalık kavramları ortadan kalktıkça mimarlık da özgür/özgün bir yaratım alanı olmaktan uzaklaşıyor galiba.

Bademaltı 22

Bademaltı 22
- Mimari çizginizi, işlerinizi tanımlayan en iyi sözcükler/cümle ne?
Belki de bu sorunun cevabı bir çizgimin olmayışı. Mimarlığı çözümden değil, problemden yola çıkan bir düşünce sahası olarak görüyorum: çağdaşlıktan ödün vermeden, taklitten uzak durarak ancak geçmiş ile, inşa etme geleneği ile ilişkileri kopartmadan sahiplenilmesi gereken bir üretim süreci…
- Şu an üzerinde çalıştığınız proje/projeler ile ilgili bilgi verebilir misiniz?
Mesleğe başladığım günden beri tarih yakamı hiç bırakmadı. İlk inşa edilen projelerim hep tarihi yapılar ya da çevre ile ilişkiler içeriyordu. Arada geçen yıllarda çok çeşitli projeler yaptık ama şu anda yine neredeyse tüm üzerinde çalıştığımız projeler tarihi doku içerisinde. İstanbul Yeniköy ve Galata’da aktif projelerimiz var. Turizm sektörünün biraz ivmesinin düştüğü bu zamanlarda ağırlığımız konut ve ticaret.
- Projelerinizde yüzey tasarımında ne tür malzemeleri kullanmayı tercih ediyorsunuz?
Bu karar da projeden projeye çok çeşitlilik gösteriyor. Ama mimarlık tasarım işi olduğu kadar yapım ekonomisiyle de ilgili. Beton, Doğal taşlar, mermerler en sevdiğim malzemeler diyebilirim ancak projelerde her zaman kullanamıyorsunuz. Aslında bence ne malzeme kullandığınızdan çok hangi malzemeleri yan yana kullandığınız daha önemli oluyor.

Adana Villalar
- Gezip gördüğünüz yerler içerisinde sizi yüzey tasarımıyla en çok etkileyen mekan hangisi oldu?
Bu cevaplaması zor bir soru. Geçen gün Karaköy’de Kurşunlu Hana işim düştü. Yapıya bir kez daha aşık oldum. Tuğla, taş ve ustalıkla inşa edilmiş bir mekan. Ama en önemlisi, o eski ticaret dokusunun hala içeride yaşıyor olması. Çok eski ve yorgun bir yapı olmasına rağmen insana restore edilmiş birçok yapıdan daha iyi hissettiriyor.
Daha çağdaş yapılardan söz etmemi isterseniz ilk aklıma gelen Alvaro Siza’nın Vita Factory içerisindeki yapıları: Tuğla, beton ve çelik. Sadelik güzel şey.
- Duvarda kullanılan malzemelerin mekanın bütününe nasıl bir etkisi olduğunu düşünüyorsunuz?
Tasarım bir bütün ve yapıda kullanılan tüm malzemeler birbirleriyle diyalog içerisinde olmalılar. Ancak yine de duvarlar yapıların en çok göze çarpan elemanları. Bu nedenle de belki diğer yapı elemanlarından daha fazla güce sahip oldukları söylenebilir.
- Projelerinizde mimarlığa bakış açınızla müşterilerinizin kişisel ihtiyaçlarını, taleplerini ve yaşam biçimlerini nasıl biraraya getiriyorsunuz?
Meslek hayatımda öğrendiğim en önemli şey şu: Ne zaman müşterinin sözünü dinlemeniz, ne zaman ise dinlememeniz gerektiğini bilmeniz şart! Bu neredeyse her projede karşımıza çıkan bir durum.
İhtiyaçları göz önüne almadan estetiği hedefleyen bir faaliyete mimarlık dememiz mümkün değil ancak hem mevcut yaşam alışkanlıkları mimariyi, tasarımı şekillendiriyor hem de içinde yaşadığımız mekanlar yaşam biçimimizi. Tüm bunları bir araya getirmek için her şeye önce bir hikaye yazarak başlıyoruz…

MArS Architects Ofis
- Küresel çerçevede yaşanan sorunlar ve değişimler (mülteci sorunu, küresel ısınma, yeni teknolojiler, vb.) ekseninde mimarlığın nasıl bir evrim geçireceğini tahmin ediyorsunuz?
Mimarlık günümüzde, 20. Yüzyılda kazandığı anlamı zaten kaybetmiş durumda. Bize okulda “Mimar”ı bir yerlerde var olan problemlere yapı yaparak çözüm bulan bir kişi olarak anlattılar. Günümüzün dünyasında genel olarak mimarın tanımı bu değil. Bugünün mimarı yapı ve dolayısıyla finans sektörünün çarklarının daha rahat ve sürtünmesiz dönmesi için elinde olan görsel ve yaratıcı becerileri piyasanın yani sermayenin emrine sokan bir pazarlamacı/reklamcı gibi daha çok. Bu durum da trendleri körüklüyor. Geçmişte de trendler vardı ancak dijital çağ ile bunlar da çok daha rahat yayılıyor. Tüm dünyada bir anda aynı şeyler moda olabiliyor.
Ben meslek hayatımda mimarın “problem çözen tasarımcı / inşa ustası” tanımına sadık kalmaya çalışıyorum elden geldiğince.
- Mimarlık dışında da kendinizi çok iyi ifade ettiğinizi düşündüğünüz ilgi alanlarınız var mı?
Tekil olarak çok ustaca yaptığımı düşündüğüm başka bir yaratıcı alan yok ama sanatın/zanaatin insanın en önemli değerleri olduğuna inanıyorum. Martangozluktan mekaniğe, müziğe birçok ilgi alanım var. Bunlar hem merak edip izlemeyi hem de zaman zaman icra etmeyi içeriyor.

Cem Yücel Ev
YORUM YOK