Mimarlık ve tasarım sektörünün nabzını tutan dressyourwall Wall-Talk başlığımızda bu hafta Studio Proline’ın kurucusu Mimar Şafak Aliçavuşoğlu ve ortağı İç Mimar Onur Öğüt ile keyifli bir söyleşiye imza attık.

İç Mimar Onur Öğüt

Mimarlık serüveni sizin için nasıl başladı?

Benim için, 1999 Krizinden sonra tutunamayan Kirschbaum firmasının Tarabya’da ki Cumhurbaşkanlığı Konutları şantiyesinde staj yapmaya başlayıp sonrasında aynı firmada ve daha sonra da oradan ayrılan bir ortağının yanında yıllarca sabahlayarak başladı diyebilirim.:) Sonrasında daha gerçek ürünler vermeye başlamak üniversiteden sınıf arkadaşı olduğumuz ve 10 yıldır beraber çalıştığımız Şafak Aliçavuşoğlu’nun kurduğu Studioproline’ın çatısı altında birleşmemiz sonucunda mümkün oldu.

Türkiye’de mimarlığın gelişimini ve bugün geldiği noktayı nasıl değerlendirirsiniz? Gündemin şekillendirdiği mimarlık eğilimleri neler?

Ülke genelinde yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen sayıları gittikçe azalan idealist insanların bireysel ve topluluk çabaları sayesinde dünyayı takip edebilen işler hala çıkabiliyor fakat bunun yanında görmeye dayanamadığımız kadar kötü işlerin de sayısı yine gün geçtikçe bu olumsuzlukların kaçınılmaz sonucu olarak artıyor.
Mimari çizginizi, işlerinizi tanımlayan en iyi sözcükler/cümle ne?

Her isteği, her problemi, her veriyi doğru özümseyip bunları işlemeye başladığımda mutlaka bir alt metin, bir ruh ile ele almak ve sonuca ulaşmaya doğru ilerlerken içine can alıcı estetiği, yozlaşmadan farklılaşma çabasıyla eklemek gibi bir cümle olabilir sanırım.

Şu an üzerinde çalıştığınız proje/projeler ile ilgili bilgi verebilir misiniz? Şu an yarım kalmış ama doğru kurguya çok yaklaşılmış bir modern villanın, müşteri istekleriyle harmanlanıp, eksiklerini küçük ve yeri geldiğinde büyük dokunuşlarla tamamlayabildiğimiz bir heyecanlı villa projemiz devam ediyor. Bunun yanında uzun süre önce modern çizgide bitirdiğimiz bir işimizi bu sefer klasik ezgilerle ele almamızın istenildiği bir başka villa projemiz ve üzerinde çalıştığımız 1200m2 lik bir ofis projemiz var.

Projelerinizde yüzey tasarımında ne tür malzemeleri kullanmayı tercih ediyorsunuz?

Doğayı taklit eden ürünleri doğaya saygıdan ötürü mümkün olduğunca çok tercih etmeyi doğru buluyorum. Gerekmedikçe tüketime destek olmamaya çalışıyorum diyebilirim. Renk yada renksizlik, parlaklık yada matlık konusunda iddialı malzemeleri çarpıcı biçimde birleştirmek de keyif aldığım yöntemlerden biri.

Duvarda kullanılan malzemelerin mekanın bütününe nasıl bir etkisi olduğunu düşünüyorsunuz?

Duvar mekan tasarımında önem listesinde en yukarılarda yer alan bir kütle ve bu; yüzeyinin genellikle büyük olması sayesinde tasarımda gerek renk, gerekse doku olarak baskın düşüncelerimizde bizlere en önemli rolü oynuyor.
Projelerinizde mimarlığa bakış açınızla müşterilerinizin kişisel ihtiyaçlarını, taleplerini ve yaşam biçimlerini nasıl biraraya getiriyorsunuz?

Tüm istekleri yeni yaratım heyecanına dahil ederek.

Küresel çerçevede yaşanan sorunlar ve değişimler (mülteci sorunu, küresel ısınma, yeni teknolojiler, vb.) ekseninde mimarlığın nasıl bir evrim geçireceğini tahmin ediyorsunuz?

Tüm bu sorunların aynı düşünce, belki aynı iç güdünün sonucu olduğunu düşündüğüm için yakın gelecekte büyük kitlesel etkiler yaşanmaz ise eğer çok da farklı yerlere gidilebileceğini sanmıyorum. Form değiştirme anlayışının dışında artık yaşam tarzını da değiştirebilecek bir hareket yada yapı önümüzde eğer olursa işte o zaman tüm ütopik düşünceler uygulanmaya başlayabilir. Bunun dışında dünya yaşanmaz hale gelene kadar kendini kandıran teknoloji ve anlayışlarla devam edeceğimizi tahmin ediyorum.
Mimarlık dışında da kendinizi çok iyi ifade ettiğinizi düşündüğünüz ilgi alanlarınız var mı?

Daha çok görsel ve işitsel alandaki sanat dozu yüksek ürünleri takip etmek, paylaşmak ve uygulamaya çalışmak diyebilirim.

Studio Proline

A: Akasya Acıbadem İş Kuleleri, A1 Kule, K:22 D:106, Acıbadem/İstanbul/Türkiye

T: +90 216 340 06 35-37

E: [email protected]